Tesadüf eseri son dakikada duyurusunu aldığım ve katıldığım için de kendimi çok şanslı hissettiğim bu seminerden edindiğim notları sizlere aktarmak istiyorum.
Seminerin konusu 'Mutlu çocuk için sağlıklı ebeveyn' idi.Yani anne-babalara yönelik bir seminerdi bu.Fakat bence potansiyel olarak anne-baba adayı olan her birey,bu tarz seminerlere katılmalı,bu konudaki bilgilerini artırmalı,bakış açısı kazanmalı.Bu da benim kişisel görüşüm,dipnot olarak eklemiş bulunayım:)
Neyse dönelim biz seminere.Seminer konuşmacısı Uzm. Pd. Feriha Şenkaya Dildar hanımdı.Kendisini daha önce hiç görmemiştim.Eve geldiğimde hakkında biraz araştırma yaptım ve yazılı basında çokça yer aldığını gördüm.Konu ile ilgili olan yazılarının adreslerini ve Dildar hanımına ulaşmak isteyenler için de iletişim bilgilerini yazımın sonunda vereceğim.Evet,başlıyoruz :)
İlk olarak miraslar ve aktarımlarımız konusuna değinildi.Yani;
*Geçmiş yaşantılar,
*Evlilik ilişkisi,
*Güncel sorunlar.
Bu kısımda daha çok 'geçmiş yaşantılar' üzerinde konuşuldu.Yani kendi anne-babamız ile yaşadıklarımızın, anne-babalığımızı ne derecede etkilediği...Kendi ihtiyaçlarımızla, çocuklarımızın ihtiyaçlarını ne kadar çok karıştırdığımız.Örneğin; günümüzde birçok oyun gruplarının açıldığından,kursların,vs lerin arttığından ve anne-babaların çocuklarını bu tarz aktivitelere göndermek arzusundan bahsedildi.Yani tüm bu arzular gerçekten çocuklarımızın ihtiyaçları mı? yoksa kendi çocukluğumuzda yaşayamadığımız şeyleri gerçekleştirme arzusu mu? Ayrıca Feriha Hanım burada şöyle bir söz söyledi ki bu çok dikkatimi çekti :'Hiçbir anne-baba çocuğu üzerinden beslenmemeli!' Yani, kendi içinde kalmışlarını çocuklarına yaptırdıkça bir haz mutlaka duyacaktır.Fakat bu hazzı yaşatmak için hiç bir anne baba çocuklarını kullanma hakkına sahip değildir...
Diğer önemli bir konu olarak 'Bağımlı Sevgi Modeli'ne değindi.Bu modelde davranış iki türlü oluyormuş:
*Aşırı ilgili anne modelini tekrarlama (Yani kendi annesinden gördüğü aşırı ilgili davranışları çocuğu üzerinde uygulama)
*İhmal edilmişliğe tepki
Bu konu üzerinde çok duruldu.Çokça notlar almışım,elimden geldiğince düzene sokup sizlere aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle bu konuyla ilgili ilginç bir araştırmadan bahsetti Feriha Hanım.Yurt dışında yapılan bir araştırmada (ülkeyi hatırlamıyorum) ilk 6 ayda anne ve bebeklerin EEG haritalarının aynı çıktığı görülmüş.Yani anne ile bebek arasında o kadar güçlü bir birliktelik varmış ki bu aylarda, beyin sinyalleri dahi aynı imiş.Doğrusu ben bu araştırmaya çok şaşırdım.Sanırım anne olanlar bunu çok iyi anlayacaklardır:) Bu konunun devamı olarak 'ortak bilinçaltı' denen bir şeyden bahsedildi.Yani ev içerisinde gerek annenin,gerekse babanın bir olay karşısında takındıkları tutum ne kadar farklı olsa dahi çocuğun bunu bir şekilde hissettiği...Örneğin; anne ve baba çok yüksek beklentileri olan insanlardır.Çocuklarından çok büyük başarılar beklerler.Fakat bunu sözel olarak ona ifade etmezler.Yani 'şöyle mükemmel olmalısın,şöyle yarışmalara katılmalısın,hep birinci olmalısın ' vs gibi...Bu tarz düşünceler her ne kadar dile getirilmese de bir şekilde çocuk bunu sezinliyor ve o şekilde etkileniyor imiş.Düşüncenin aksi tarzda konuşulsa da, (örneğin; 'Başarısız olman önemli değil,yarışmayı kazananamış olman önemli değil' gibi) çocuk bunu kapalı mesaj olarak anlıyormuş.Ne kadar ilginç değil mi? Bu yüzden çocuklardan beklentilerimize çok dikkat etmeliyiz işte! Bu noktada sonuç odaklı değil de,süreç odaklı davranmak gerekliymiş.Yani bir çocuk babasıyla resim yaparken,kendi resmi ile onunkini karşılaştırıp,' Babamın resmi ne kadar güzel.Bir de benimkine bak.Ben iyi resim çizemiyorum.Babam gibi olamıyorum.' şeklindeki olumsuz düşünceleri karşısında çocuğa 'Benim kadar iyi resim çizemiyor oluşun çok normal.Çünkü ben de senin yaşındayken çok iyi resimler yapamıyordum.Ama buna üzülmen gerekmiyor.Çünkü sen daha bir çocuksun ben ise senin babanım.Ve baban olarak 10 dakikadır uğraştığın bu resmini sırf sen yaptığın için çok beğendim.Ne kadar güzel olduğu önemli değil.Eminim ki sen de benim yaşıma geldiğinde istediğin gibi resim çizebileceksin.' şeklinde yorumlarda bulunulması gerekliymiş.Sonuç odaklı yaklaşım sağlıksız çocukların temelini atmaktan başka bir işe yaramıyormuş.Yani 'Şu yaptığın resime bak! Ben senin yaşındayken ne kadar güzel resim yapıyordum.' tarzı yorumların çocukları ne kadar derinden ve kötü etkilediğini gelin bir düşünün!
Yine bağımlı ailelerde 4 temel unsur varmış.Bunlar;
*Aşırı ilgili anne
*İlgisiz bir baba
*Büyümeyen çocuklar
*Çembere eşlik eden büyükanne/babalar
Bu konuda aile içinde iyi bir güç dengesi oturtulması gerektiğinden bahsedildi.Yani anne annedir,baba babadır,çocuk da çocuk! Çocuğa çocuk gibi davranılmalıdır.Çocuk yetişkin gibi davranmamalı,yetişkin gücü onlara sürekli olarak verilmemeli.Öyle ki gideceği anaokulunu dahi 3 yaşında iken kendi çocuğuna seçtiren anneler varmış! Çok şaşırdım... Yine bu konuyla ilgili olarak büyükanne-büyükbaba ilişkilerinde bir takım sorunlar çıkabiliyormuş.Örneğin anne-babanın izin vermediği bir şeye,büyükanne-babalar izin verdiğinde burada bir tutum farklılığı ortaya çıkıyor.Hatta bazı çocuklar var ki,bu durumu anne-babalarına karşı kullanabiliyor! İşte bu noktada Feriha Hanım, büyüklerin tutumlarının belli bir zamandan sonra değiştirilemeyeceğini, bu durumda yapılabilecek en iyi şeyin, oturup mantıklı açıklamalar yaparak,karşı tarafı da kırmadan durumu izah etmek olduğunu söyledi.Yine ilgisiz babalar ile ilgili olarak;
Annenin işinden ayrılıp,bir yandan evini mükemmel bir düzen içinde tutmaya çalışıp,diğer yandan çocuğu mükemmel şekilde,hiç hata yapmadan yetiştirmeye çalıştığında ve babanın da bu çok güçlü ve asla aralarına girilemeyen anne-çocuk ilişkisinin dışında kaldığında çok dikkatli davranılması gerektiğinden bahsedildi.Böyle bir durumda 'Ben işimi gücümü bıraktım,bir yandan senin çocuğunu yetiştirmeye çalışıyorum,bir yandan evi her daim temiz tutmaya çabalıyorum.Hiç düşünüyor musun bu çocuk nasıl büyür? Bu gömlekler her zaman nasıl temiz kalır? ....' tarzı iğneleyici sözlerin eşler arasındaki ilişkiyi düzeltmek yerine aksine çok yıprattığı, böyle bir durumda yapılacak en doğru şeyin, uygun bir dille babadan yardım istemek olduğu söylendi.Zaten böylesi bir durumda baba ya gerçekten ilgisiz bir babadır,ya da anne kendini anne ve ev kadınlığı rolüne aşırı kaptırdığı için duruma müdahale etmekten korkuyordur. (yukarıdaki yakınma ifadelerini tahmin üzerine yazdığımı belirteyim...genelde bu tarzda oluyorlar çünkü...seminer sırasında bu tarz ifadeler geçmedi yani :))
Ve son olarak önerilere değinildi.Bunlar;
*Kendi ebeveyninizle olan ilişkinizi onlarla konuşarak çözüme kavuşturun.
*Oyunu asla unutmayın.Fakat oyun oynarken de verimli zaman geçirin.
*Mükemmel düzenli bir ev takıntınızdan vazgeçip,kendinize ve çocuğunuza vakit ayırın.
*Kendinizi ebeveyn olarak değil de yetişkin olarak tatmin edecek en az 1 aktivite bulun.Örneğin arkadaşlarla içilen bir kahve,spor,yürüyüş vb. gibi
*Suçluluk duymadan kendinize yönelmeyi öğrenin.
*Özellikle anneler için bu öneri: ilk yıllarda sadece annelik rolünün değil,eş,yetişkin rollerinizin de olduğunu unutmayın.Bu evin temizlenmesi,yemeğin pişmesi gibi roller değil.Yani eşinizle de vakit geçirin.Bir yetişkin olduğunuzu,çocuğunuzun dışında da ilgilenebilecek şeylerinizin olduğu...
Ve Feriha Hanımdan bir kitap önerisi: Anne Grizzle-Çok Seven Anneler.
Yazımın başında da bahsettiğim gibi Feriha Hanıma ulaşmak isteyenler BURAYA, yazılarını okumak isteyenler de ekleyeceğim sayfalara göz atabilirler.Umarım edindiğim bilgileri sizlere doğru ve etkili bir şekilde aktarabilmişimdir.Bunun gerçekleştiğini bilmek beni sevindirir.Geribildirimlerinizi bu yazının altına yapacağınız yorumlardan ya da İLETİŞİM formundan bana iletebilirsiniz.Bir başka seminer özetimde görüşmek üzere :)
Ve benden sizlere bir not:
HER ÇOCUK BİR HAZİNEDİR.HAZİNELERE GÜZEL DAVRANIN...
Feriha Şenkaya Dildar'ın bazı yazı ve röportajları:
Ayşe Arman'la röportaj
Kediler ve çocuklar disiplin sever-Ayşe Arman'ın yazısı
Benimyuvam.comdaki Yazıları
Seminerin konusu 'Mutlu çocuk için sağlıklı ebeveyn' idi.Yani anne-babalara yönelik bir seminerdi bu.Fakat bence potansiyel olarak anne-baba adayı olan her birey,bu tarz seminerlere katılmalı,bu konudaki bilgilerini artırmalı,bakış açısı kazanmalı.Bu da benim kişisel görüşüm,dipnot olarak eklemiş bulunayım:)
Neyse dönelim biz seminere.Seminer konuşmacısı Uzm. Pd. Feriha Şenkaya Dildar hanımdı.Kendisini daha önce hiç görmemiştim.Eve geldiğimde hakkında biraz araştırma yaptım ve yazılı basında çokça yer aldığını gördüm.Konu ile ilgili olan yazılarının adreslerini ve Dildar hanımına ulaşmak isteyenler için de iletişim bilgilerini yazımın sonunda vereceğim.Evet,başlıyoruz :)
İlk olarak miraslar ve aktarımlarımız konusuna değinildi.Yani;
*Geçmiş yaşantılar,
*Evlilik ilişkisi,
*Güncel sorunlar.
Bu kısımda daha çok 'geçmiş yaşantılar' üzerinde konuşuldu.Yani kendi anne-babamız ile yaşadıklarımızın, anne-babalığımızı ne derecede etkilediği...Kendi ihtiyaçlarımızla, çocuklarımızın ihtiyaçlarını ne kadar çok karıştırdığımız.Örneğin; günümüzde birçok oyun gruplarının açıldığından,kursların,vs lerin arttığından ve anne-babaların çocuklarını bu tarz aktivitelere göndermek arzusundan bahsedildi.Yani tüm bu arzular gerçekten çocuklarımızın ihtiyaçları mı? yoksa kendi çocukluğumuzda yaşayamadığımız şeyleri gerçekleştirme arzusu mu? Ayrıca Feriha Hanım burada şöyle bir söz söyledi ki bu çok dikkatimi çekti :'Hiçbir anne-baba çocuğu üzerinden beslenmemeli!' Yani, kendi içinde kalmışlarını çocuklarına yaptırdıkça bir haz mutlaka duyacaktır.Fakat bu hazzı yaşatmak için hiç bir anne baba çocuklarını kullanma hakkına sahip değildir...
Diğer önemli bir konu olarak 'Bağımlı Sevgi Modeli'ne değindi.Bu modelde davranış iki türlü oluyormuş:
*Aşırı ilgili anne modelini tekrarlama (Yani kendi annesinden gördüğü aşırı ilgili davranışları çocuğu üzerinde uygulama)
*İhmal edilmişliğe tepki
Bu konu üzerinde çok duruldu.Çokça notlar almışım,elimden geldiğince düzene sokup sizlere aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle bu konuyla ilgili ilginç bir araştırmadan bahsetti Feriha Hanım.Yurt dışında yapılan bir araştırmada (ülkeyi hatırlamıyorum) ilk 6 ayda anne ve bebeklerin EEG haritalarının aynı çıktığı görülmüş.Yani anne ile bebek arasında o kadar güçlü bir birliktelik varmış ki bu aylarda, beyin sinyalleri dahi aynı imiş.Doğrusu ben bu araştırmaya çok şaşırdım.Sanırım anne olanlar bunu çok iyi anlayacaklardır:) Bu konunun devamı olarak 'ortak bilinçaltı' denen bir şeyden bahsedildi.Yani ev içerisinde gerek annenin,gerekse babanın bir olay karşısında takındıkları tutum ne kadar farklı olsa dahi çocuğun bunu bir şekilde hissettiği...Örneğin; anne ve baba çok yüksek beklentileri olan insanlardır.Çocuklarından çok büyük başarılar beklerler.Fakat bunu sözel olarak ona ifade etmezler.Yani 'şöyle mükemmel olmalısın,şöyle yarışmalara katılmalısın,hep birinci olmalısın ' vs gibi...Bu tarz düşünceler her ne kadar dile getirilmese de bir şekilde çocuk bunu sezinliyor ve o şekilde etkileniyor imiş.Düşüncenin aksi tarzda konuşulsa da, (örneğin; 'Başarısız olman önemli değil,yarışmayı kazananamış olman önemli değil' gibi) çocuk bunu kapalı mesaj olarak anlıyormuş.Ne kadar ilginç değil mi? Bu yüzden çocuklardan beklentilerimize çok dikkat etmeliyiz işte! Bu noktada sonuç odaklı değil de,süreç odaklı davranmak gerekliymiş.Yani bir çocuk babasıyla resim yaparken,kendi resmi ile onunkini karşılaştırıp,' Babamın resmi ne kadar güzel.Bir de benimkine bak.Ben iyi resim çizemiyorum.Babam gibi olamıyorum.' şeklindeki olumsuz düşünceleri karşısında çocuğa 'Benim kadar iyi resim çizemiyor oluşun çok normal.Çünkü ben de senin yaşındayken çok iyi resimler yapamıyordum.Ama buna üzülmen gerekmiyor.Çünkü sen daha bir çocuksun ben ise senin babanım.Ve baban olarak 10 dakikadır uğraştığın bu resmini sırf sen yaptığın için çok beğendim.Ne kadar güzel olduğu önemli değil.Eminim ki sen de benim yaşıma geldiğinde istediğin gibi resim çizebileceksin.' şeklinde yorumlarda bulunulması gerekliymiş.Sonuç odaklı yaklaşım sağlıksız çocukların temelini atmaktan başka bir işe yaramıyormuş.Yani 'Şu yaptığın resime bak! Ben senin yaşındayken ne kadar güzel resim yapıyordum.' tarzı yorumların çocukları ne kadar derinden ve kötü etkilediğini gelin bir düşünün!
Yine bağımlı ailelerde 4 temel unsur varmış.Bunlar;
*Aşırı ilgili anne
*İlgisiz bir baba
*Büyümeyen çocuklar
*Çembere eşlik eden büyükanne/babalar
Bu konuda aile içinde iyi bir güç dengesi oturtulması gerektiğinden bahsedildi.Yani anne annedir,baba babadır,çocuk da çocuk! Çocuğa çocuk gibi davranılmalıdır.Çocuk yetişkin gibi davranmamalı,yetişkin gücü onlara sürekli olarak verilmemeli.Öyle ki gideceği anaokulunu dahi 3 yaşında iken kendi çocuğuna seçtiren anneler varmış! Çok şaşırdım... Yine bu konuyla ilgili olarak büyükanne-büyükbaba ilişkilerinde bir takım sorunlar çıkabiliyormuş.Örneğin anne-babanın izin vermediği bir şeye,büyükanne-babalar izin verdiğinde burada bir tutum farklılığı ortaya çıkıyor.Hatta bazı çocuklar var ki,bu durumu anne-babalarına karşı kullanabiliyor! İşte bu noktada Feriha Hanım, büyüklerin tutumlarının belli bir zamandan sonra değiştirilemeyeceğini, bu durumda yapılabilecek en iyi şeyin, oturup mantıklı açıklamalar yaparak,karşı tarafı da kırmadan durumu izah etmek olduğunu söyledi.Yine ilgisiz babalar ile ilgili olarak;
Annenin işinden ayrılıp,bir yandan evini mükemmel bir düzen içinde tutmaya çalışıp,diğer yandan çocuğu mükemmel şekilde,hiç hata yapmadan yetiştirmeye çalıştığında ve babanın da bu çok güçlü ve asla aralarına girilemeyen anne-çocuk ilişkisinin dışında kaldığında çok dikkatli davranılması gerektiğinden bahsedildi.Böyle bir durumda 'Ben işimi gücümü bıraktım,bir yandan senin çocuğunu yetiştirmeye çalışıyorum,bir yandan evi her daim temiz tutmaya çabalıyorum.Hiç düşünüyor musun bu çocuk nasıl büyür? Bu gömlekler her zaman nasıl temiz kalır? ....' tarzı iğneleyici sözlerin eşler arasındaki ilişkiyi düzeltmek yerine aksine çok yıprattığı, böyle bir durumda yapılacak en doğru şeyin, uygun bir dille babadan yardım istemek olduğu söylendi.Zaten böylesi bir durumda baba ya gerçekten ilgisiz bir babadır,ya da anne kendini anne ve ev kadınlığı rolüne aşırı kaptırdığı için duruma müdahale etmekten korkuyordur. (yukarıdaki yakınma ifadelerini tahmin üzerine yazdığımı belirteyim...genelde bu tarzda oluyorlar çünkü...seminer sırasında bu tarz ifadeler geçmedi yani :))
Ve son olarak önerilere değinildi.Bunlar;
*Kendi ebeveyninizle olan ilişkinizi onlarla konuşarak çözüme kavuşturun.
*Oyunu asla unutmayın.Fakat oyun oynarken de verimli zaman geçirin.
*Mükemmel düzenli bir ev takıntınızdan vazgeçip,kendinize ve çocuğunuza vakit ayırın.
*Kendinizi ebeveyn olarak değil de yetişkin olarak tatmin edecek en az 1 aktivite bulun.Örneğin arkadaşlarla içilen bir kahve,spor,yürüyüş vb. gibi
*Suçluluk duymadan kendinize yönelmeyi öğrenin.
*Özellikle anneler için bu öneri: ilk yıllarda sadece annelik rolünün değil,eş,yetişkin rollerinizin de olduğunu unutmayın.Bu evin temizlenmesi,yemeğin pişmesi gibi roller değil.Yani eşinizle de vakit geçirin.Bir yetişkin olduğunuzu,çocuğunuzun dışında da ilgilenebilecek şeylerinizin olduğu...
Ve Feriha Hanımdan bir kitap önerisi: Anne Grizzle-Çok Seven Anneler.
Yazımın başında da bahsettiğim gibi Feriha Hanıma ulaşmak isteyenler BURAYA, yazılarını okumak isteyenler de ekleyeceğim sayfalara göz atabilirler.Umarım edindiğim bilgileri sizlere doğru ve etkili bir şekilde aktarabilmişimdir.Bunun gerçekleştiğini bilmek beni sevindirir.Geribildirimlerinizi bu yazının altına yapacağınız yorumlardan ya da İLETİŞİM formundan bana iletebilirsiniz.Bir başka seminer özetimde görüşmek üzere :)
Ve benden sizlere bir not:
HER ÇOCUK BİR HAZİNEDİR.HAZİNELERE GÜZEL DAVRANIN...
Feriha Şenkaya Dildar'ın bazı yazı ve röportajları:
Ayşe Arman'la röportaj
Kediler ve çocuklar disiplin sever-Ayşe Arman'ın yazısı
Benimyuvam.comdaki Yazıları
Evlilik telaşı, hayat koşuşturması derken insan bilsede unutuyor bazı seyleri... Sende bize tekrar hatırlattın yeni bebeği olan bir anne olarak biraz silkelendim açıkçası. Teşekkürler.
YanıtlaSilİşe yaramasına sevindim.Rica ederim:)
YanıtlaSilSevgili Merve.. yazını bir solukta okudum.. ve gercekten çok akıcı ve anlasılır bıcım de semıner notlarını bızlere aktarmıssın..
YanıtlaSilBurada bahsettıgın bır cok seyı ıster ıstemez ozellıkle bebegın ılk yıllarında yapıyoruz.. zamanla bu tur yazılar yada yaptıgımız arastırmalar bızı kendımıze getırıyor.. Tesekkur ederım..
Anaokulu öğretmeni ve eski bir reklam halkla ilişkiler sorumlusu olarak nacızane.. bır önerim olacak sana..umarım yanlış anlamazsın.. yazıların da mavi renk yerıne gözü daha az yoran başka bir renk..başka bir yazı fontu.. kullanırsan..yazılarının paragraf sayılarına dikkat edersen ..biraz daha gayretle çok daha hoş görünen bir bloga sahip olabilirsin.. Şablonlarımız hemen hemen aynı :)
çok güzel bir yazı olmuş,diğer seminer özetlerini sabırsızlıkla bekliyorum :)
YanıtlaSil